HİKAYE

Madem ki sorduk yapmamız lazım

Osmanlılar zamanında bir kaleyi düşmanlar kuşatmış. Müslümanlar kalede 15 kişi kalmışlardı. Yiyecekleri de kalmamış, hiçbir şeyleri yokmuş, çaresizdiler. Reisleri istişare etmek için onları toplayıp demiş ki:
- Hâlimiz ortada, düşman da meydanda. Çoluk çocuk var. Ne yapalım?
Birisi demiş ki:
Peygamber efendimizin buyurduğu gibi yapalım.
- Peygamber efendimiz ne buyurdu?
- Bir hususta çaresiz kaldığınız zaman kabir ehlinden yardım isteyin buyuruyor.

Kalede bir yatır varmış. Hazırlanıp, abdest alıp, oraya gittiler. Kabirdeki zat, tecessüm etmiş böyle, sabah şafakla beraber kaleden çıkın, hücuma geçin demiş.

İçlerinden birisi itiraz edecek olmuş, diğeri Allah rızası için itiraz etme, madem ki sorduk denileni yapmamız lazım, ya hiç buraya gelmeyecektik, madem ki geldik, ne buyurduysa yapacağız demiş.

Sabah olunca kalenin kapısını açmışlar, hücuma geçmişler. Düşman kılıcını kınından çıkartmamış, bakıp gülmüşler. 15 kişi ne yapacak diye.

Kabirdeki zat hemen müritlerini toplamış. Leşger-i gazâ önde, leşger-i duâ görev bizde. Melekler imdâda gelmişler. Meleklerin yardımı rüzgar şeklinde tecellî ediyor. Atlar, toplar havaya fırlamış. İnsanlar birbirleri üzerine düşerek ölmüşler. Ancak kaçan kurtulmuş, kalanların hepsi ölmüş.


                           İKİ MELEK

Bir gün 2 melek iyilik yapmak için yer yüzüne inerler ve önce zengin 1 eve misafir olur zenginler onları iğrenç 1 kibirle karsılayıp kömürlüklerine 1 carsaf koyup " 1 gecelik idare ediverin demiş meleklerden 1 i uyumus diğeri ise duvarda gördüğü 1 catlağı düzeltmiş sabah diğer melek uyanıp duvardaki catlağı göremeyince bunu sen yaptın degilmi diğerek sinirlenir ve kızar o aksam oradan ayrılıp 1 köyde yasayan aileye misafir olurlar köylü aile onları en güzel ve güler yüzlü 1 sekilde karsılarlar ikiside yaslılardı ve onlara kendi odalarını verirler aksam olunca yine aynı melek uyur diğeri 1 - 2 saat uyumaz daha sonra oda uyur ve sabah acı bir feryatla uyanan melek neyin ne olduğunu bile anlamadan salona kosar ve ev sahibinin tek gecim kaynağı olan inek ÖLMÜŞ diğer melek öbür meleği çagıratak bunu neden yaptın der ve bağırmaya baslar melek de ona söyle der " ÖNCELİKLE ZENGİN EVE MİSAFİR OLDUĞUMUZ DA ONLARIN DUVARINDA BÜYÜK 1 HAZİNE SAKLIYDI BUNU GÖRMEMELERİ İÇİN DUVARI DAHA İYİ YAPTIM ŞİMDİ OLANLARI DA SORACAK OLURSAN AKSAM SEN UYURKEN AZRAİL GELDİ VE O YASLI TEYZENİN CANINI ALMAK İSTEDİ BENDE ONA KADININ KARSILIĞINDA İNEĞİ VER DİM DER ve diğer melek yüzünde 1 tebessüm ile ona tessekkür eder ...............



                                                  BİR YUDUM HİKAYE
 


 
Peygamber efendimizin anlattığı bir hikaye, öyle sanıyorum ki, benim an¬latacağım bir hikayeden daha çok hoşunuza gider. Konumuza, Efendimizin o baldan tatlı dilinden çıkan bir hikaye ile başlayalım:
Vaktiyle bir adam, doksan dokuz kişiyi öldürmüş. Bir zaman gelmiş, adam bu yaptıklarına pişman olmuş. Kötü yolu bırakıp iyi bir insan olmak istemiş. "Acaba benim için bir kurtuluş yolu var mı?" diye araştırmaya başlamış. Her gördüğüne:
— Dünyanın en büyük âlimi kimdir, biliyor musunuz? diye soruyormuş. Aklınca, dünyanın en büyük âlimi benim derdime bir çözüm yolu bulur; beni bu kötü yoldan kurtarır diye düşünüyormuş.
Bazıları bu adama bir rahibi tavsiye etmişler:
— Dünyanın en büyük alimi falan rahiptir; o senin derdine bir çare bulur, demişler.
Günahkar adam, kalkmış rahibin yanına gitmiş.
Doğru yolu arayan günahkar adam:
— Rahip efendi, ben doksan dokuz adam öldürdüm. Şimdi yaptıklarıma pişmanım. Allah’tan beni bağışlamasını diliyorum. Acaba Allah beni bağışlar, tevbemi kabul eder mi? diye sormuş.
Rahip adamın durumuna bakmış; kurtulma şansı görememiş. Üzüntüyle başını sallamış:
— Sen çok büyük günahlar işlemişsin. Allah seni bağışlamaz; tevbeni de kabul etmez. Boşuna yorulma! demiş.
Günahkar adam birden öfkelenmiş. Kurtuluş ümidi kalmadığını görmek, onu çileden çıkarmış:
— Bana çıkar bir yol gösteremiyorsun ha! Yaptıklarıma pişman olduğum halde Allah beni bağışlamaz, öyle mi? Al öyleyse, seni de öldüreyim de doksan dokuz, yüze tamamlansın demiş; rahibi de öldürmüş.
Yüz kişinin katili, mutlaka bir kurtuluş yolu olması gerektiğine inanıyormuş. Yine yollara düşmüş ve yeryüzünün en büyük âlimini aramaya başlamış.
Bu defa ona bir başka alimi tavsiye etmişler:
— O senin derdine mutlaka bir çare bulur, demişler.
Adam, büyük bir ümitle alimin bulunduğu yere gitmiş:
— Ben şimdiye kadar yüz kişi öldürdüm. Allah’ın beni bağışlamasını arzu ediyorum. Acaba Mevlam yüzüme bakar da beni affeder mi? diye sormuş.
Bu âlim, gerçekten büyük bir insanmış:
— Elbette Allah seni bağışlar. Yeter ki, sen yaptıklarına pişman ol! “Bir daha katiyen böyle şey yapmayacağım, Rabbim!”diye Allah’a söz ver! demiş ve sözlerine şöyle devam etmiş:
İyi insan olmanın bir başka şartı da iyi insanların arasında yaşamaktır. Senin yaşadığın çevre, çok kötü bir yerdir. Sakın bir daha oraya dönme. Şimdi kalk, falan köye git! Orada Allah’a ibadet eden çok iyi kimseler var. Sen de onlarla birlikte Allah’a ibadet et!
Bu sözler günahkâr adam üzerinde çok iyi etki yapmış. Âlimin tavsiye ettiği köye gitmek üzere yola çıkmış. Yarı yola varınca eceli yetmiş ve ölmüş. Ölen her insanın ruhunu melekler alıp götürür. İyi insanların ruhunu Rahmet Melekleri, kötü insanların ruhunu da Azab Melekleri alıp götürür.
Bu adam ölür ölmez, onun ruhunu götürmek üzere hem Rahmet Melekleri, hem de Azab Melekleri gelmiş. Rahmet Melekleri:
— Bu adam bütün varlığıyla candan tevbe etti. Yaptıklarına pişman oldu. Bu yüzden onun ruhu size değil bize aittir, diyorlarmış.
Azab Melekleri ise:
— Bu adam hayatında hiçbir iyilik yapmadı. Üstelik yüz tane cana kıydı. Cana kıyanlar en kötü insanlardır. Bırakın onu biz götüreceğiz, diyorlar¬mış.
Görevlerinde kusur etmemek için çekişen meleklerin arasını bulmak üzere Allah Teâlâ bir başka meleğini görevlendirmiş. Bu melek insan kıyafetine girmiş ve onlara doğru ilerlemeye başlamış.
Rahmet Melekleri ile Azab Melekleri:
— Bakın, demişler. Şu geleni aramızda hakem yapalım. O ne karar verirse, ona göre davranalım! Hakem olan melek, her iki tarafı da dinledikten sonra:
— Bu adamın geldiği mesafe ile gideceği mesafeyi ölçün. Geldiği yere daha yakınsa, onu Azab Melekleri alsın. Eğer gideceği yere daha yakınsa, onu Rahmet Melekleri alıp götürsün.
Günahları çok olduğu halde, yaptıklarına pişman olan ve gönülden bağışlanma dileyen bu adamı Allah Teâlâ da affetmek istiyormuş. Onu gideceği yere yaklaştırıvermiş.
Melekler her iki mesafeyi de ölçmüşler, adamın gideceği yere daha yakın olduğunu görmüşler. Rahmet Melekleri buna çok sevinmişler. Adamın ruhunu alıp götürmüşler.
Sevgili çocuklar!
Rahmet meleklerinin, iyi insanları ne kadar çok sevdiğini, onların yanından ayrılmadığını ve zor durumda kalan iyi kimselere nasıl yardım ettiklerini böylece öğrendek. Peygamber efendimiz, burada, onların bir başka görevini daha bize öğretiyor.
Rahmet melekleri ne kadar iyi değil mi? Sadece hayatta değil, öldükten sonra bile onlar bize sahip çıkıyor ve yalnız bırakmıyor.
Şu halde iyi insanlar için ölüm, korkulacak birşey değildir, önemli olan bizim hiç bilmediğimiz ahiret hayatını çok iyi bilen Rahmet Melekleri'nin sevgisini kazanmak ve onlarla birlikte uçup gidebilmektir.....

 

2 yorum:

  1. "Mademki sorduk yapmamız lazım" isimli kıssa ile ilgili olarak lütfen okuyunuz;

    İsra Suresi:

    56- De ki: “Allah dışında ilah olduğunu sandıklarınızı yardıma çağırın bakalım. (Onların)Sizin bir sıkıntınızı gidermeye de, değiştirmeye de güçleri yetmez.”
    57- Onların yalvardıkları Rablerine(Allah’a)en yakın olabilmenin yolunu ararlar. O’nun rahmetini umar ve O’nun azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı gerçekten korkunçtur.

    Mümin Suresi:

    60- Rabbiniz şöyle dedi: “Bana dua edin, duânıza cevap vereyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler aşağılanmış bir hâlde cehenneme gireceklerdir.”

    Ahkaf Suresi

    5- ALLAH'ı bırakıp ta kıyamet gününe kadar cevap veremeyecek olan, kendisine yapılan dualardan habersiz kalan şeylere ibadet edenlerden daha sapık kim olabilir? Kıyamet Günü insanlar haşrolununca, onlar kendilerine yalvarıp yakaranlara düşman olurlar ve kendilerine yapılmış olan ibadetleri reddederler.

    Hac Suresi

    73- Ey insanlar! İşte size bir örnek veriliyor, onu dinleyin şimdi. Sizin ALLAH 'tan başka yalvarıp yakardığınız bütün o düzmece varlıklar, hepsi bir araya gelseler dahi, asla bir sinek bile yaratamazlar. Hatta bir sinek, onlardan birşey kapacak olsa, onu bile geri alamazlar. İsteyen ( yani puta tapanda) aciz ve güçsüz, istenen (put veya putlaştırılan şahsiyet) de ne kadar güçsüz.


    Bakara Suresi

    186- Resulüm( Ey Peygamber)! Kullarım sana BENİ sorunca haber ver ki, BEN onlara çok yakınım. BENDEN isteyenin, duâ ettiğinde duâsını kabul ederim. Öyleyse onlar da benim dâvetime uysunlar ve BANA iman etsinler ki doğru yolu bulsunlar.

    Zümer Suresi

    36- ALLAH, kuluna yetmez mi?

    Zannediyorum bu ayetler konuyu yeterince açıklamaktadır.

    -------------------------------------------------------

    YanıtlaSil
  2. Aynı zamanda Rasulullah(sav):


    “Allah'ın laneti yahudiler ile hristiyan ların üzerine olsun. Çünkü onlar Peygamber lerinin mezarlarını mescid edinmişlerdir.”

    (Buhari, bu hadisi, birden çok yerde zikredmiş: Bkz. Kitab El-Salah, bab: 55, H. No: 435, 436; Müslim, Mescidler ve namazlıklar kitabı, Bab: Mezarlar üzerine bina yapmanın yasaklanm ası, H. No: 531.)

    “Allah yahudiler ile hristiyan ların canını alsın! Onlar peygamber lerinin mezarlarını mescid edindiler .”

    (Buharî, Namaz, kitabı, Bab: 55, H. No: 437; Müslim, Kitab, Mescidler; bab: Mezarlar üzerine bina (türbe) yapmanın yasaklığı, H. No: 530.)

    Görüldüğü gibi Peygamber imiz, ömrünün son günlerinde mezarları mescid edinmeyi yasaklamış ve yine bu son günlerinde yahudi ile hristiyanları bu yoldaki davranışları yüzünden lanetleyerek ümmetini onlar gibi yapmamaları hususunda uyarmak istemiştir.

    Ahmed İbn Hanbel'in “Müsned” adlı hadis kaynağında Abdullah b. Mesud'a dayanarak bildirdiğine göre Peygamber imiz (salât ve selâm üzerine olsun) şöyle buyuruyor:

    “İnsanların en kötüleri kıyamet koptuğu anda hayatta olanlar ile Peygamberlerin mezarlarını mescid (mabed) edinenlerdir.” (Ahmed, El-Müsned, c. 1, s. 435.)

    İmam-ı Ahmed'in, Ebu Davud'un, Tirmizî'nin ve Nesaî'nin bildirdiğine göre de ünlü sahabi İbn-i Abbas (Allah ondan razı olsun) diyor ki:

    “Peygamberimiz mezarları ziyaret eden kadınları, oraların üzerine mescid inşa edenleri ve kandil yakanları lânetlemiştir.”

    (Ahmed, El-Müsned, c. 1, s. 229, 287, 324, 337; Ebu Davud, Kitab Cenazeler, bab, Kadınların mezarlıkları ziyaret etmeleri, H. No: 3236, Tirmizi, Kitab, Namaz, Bab, kabirleri mescit edinmenin keraheti-çirkinliği, sakıncası-, H. No: 320, Tirmizi, İbn Abbas'ın bu hadisini “hasen” olarak tanımlamaktadır. Hadisin bütün rivayet kanallarına ve rivayet edenlerin e baktığımızda hadis, hemen hemen sahihlik derecesin e erişir.)
    Unutmayın ki kardeşlerim ALLAH’ a nerede dua edersen edin(ister çölde, ister kutuplarda, ister evinde, ister okulunda, ister işinde) o sizi işitir; O kullarına karşı çok merhametli olandır, dualarını kabul edendir. Kendisine sığınan bütün kullarına değer verendir, bağışlayandır. Nitekim Yüce ALLAH Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmuştur:
    “Resulüm( Ey Peygamber)! Kullarım sana BENİ sorunca haber ver ki, BEN onlara çok yakınım. BENDEN isteyenin, duâ ettiğinde duâsını kabul ederim. Öyleyse onlar da benim dâvetime uysunlar ve BANA iman etsinler ki doğru yolu bulsunlar.” (Bakara Suresi, 186. Ayeti Kerime).

    YanıtlaSil